Yakıcı güneşin altında olgunlaştı başaklar... Türküler söylenerek kaynatıldı, yardımlasarak öğütüldü evlerde. Içine, evinde gönlünde ne varsa koydu evin kadını. Sofraya emekle yoğurduğu çiğköfteyi, dantel isler gibi dikkatle açtıgı içliköfteyi, hepsini aynı yuvarlamak için didinip uğrastığı ekşili köfteyi koydu. Misafirine helva yapmak için törenle önce pirinci ıslatıp un haline gelene kadar havanda döverek öğüttü. Sonra helva yaptı ve sıcak sıcak peynirleri sünerken
sundu telaşla. Başından savma kültürü uğramaz bizim memleketlerin yemeklerine... Yemek ve emek iç içedir. Kim bilir ne savaşlar, ne kavgalar gördü bu gökyüzü. Kimler ne duygularla kaşıkladı aynı tabaktan. Tarihten her sayfa çevrildiginde dünya yüzünde, en değismeyen şey mutfakta kaynayan bu tencereydi. O benim "anneannemin tenceresi". Bu tencerede çocuklugumdan kalan anneanneli lezzetler, sürekli farklı şehirler gezmenin getirdiği mutfak mozaiği, biraz da es, dost ve akraba tarifleri var. Kitabın ilham perisi Nafia
Kutlu, benim canım anneannemdir. Bence anneanneli hatıraları olmalı her çocuğun... İçinde biraz köfte, biraz pilav, biraz pirpirim salatası olmalı. Bize ait, bizden olan ne varsa çok degerli. Sahip çıkmalı, yaşatmalı..
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı : 376
Ebat : 20x26
İlk Baskı Yılı : 2017
Medya Cinsi : Ciltli