Fotoğraf çekmeyi hiçbir zaman çok ciddiye almadım, bu konuda kendimi eğitip bilgimi derinleştirmedim. Bunu yapacak vaktim de olmadı: herzaman çok yoğun biçimde -ve yazı ağırlıklı olarak- çalıştığımdan...Ama bu alana hep büyük sempati duydum, saygıyla baktım. Tek bir fotoğrafın bile kimi zaman bir kitaptan daha etkili olduğu söylenmez mi? Ve ayrıca bu doğru değil midir?İlk Cannes şenliğine gittiğim 1970 yılından beri karşılaştığım harikalar dünyası -ömür boyu filmlerini izlediğiniz ustalar, taptığınız yıldızlar, hayal alemlerinin kıral ve kıraliçeleri- beni resmin önemini tekrar düşünmeye itti. Gerçi o festivallerde kimi dostlar sayesinde ben de ünlülerin resimlerine veya benim ünlülerle çekilmiş resimlerime sahip olabildim: Suavi Sonar, Arda Uskan, sonraki yıllarda Güngör Denizaşan dostum...Ama kendi resminizi çekip kendi karelerinizi yaratmanız öylesine farklı ki...İlk yıllarda edindiğim Rus yapımı ucuz makina, ne yazık ki iyi sonuçlar vermekten uzaktı. Sonra daha iyilerini aldım. Ama en son 2007'de dijital fotoğrafçılığa geçip gerçekten kaliteli bir makina edinince, herşey değişti. Ve çok daha iyi resimler ortaya çıkmaya başladı.Gerçi resimlerle oynamayı, kadrajları değiştirmeyi, fotoşop yapmayı hiç sevmedim ve istemedim. Temelde bir resmin çekildiği anda kadrajlandığını ve öyle kalması gerektiğini düşünürüm. Ve yapay müdaheleleri sevmem. Ayni biçimde, 'konsept resimleri' çekmek için seçtikleri ünlülerle oyuncak gibi oynayan, onlara zoraki işler yaptıran ve yapay anlamlar yükleyen fotoğraf anlayışına ilgi duymam. Benim son derece naçizane kişisel görüşüme göre, bir fotoğraf -özellikle benim ilgilendiğim portreler- belli mekanlarda, belli koşullarda, belli bir ışık altında yakalanmış insan yüzleridir ve yapılacak olan, o koşullarda en iyisini çekmektir: ışıklarla, mesafeyle, objektiflerle sonsuza dek oynamadan, kadrajınızı artık içgüdüyle bularak, yüzün anlamlarını o kısa saniyeler-saliseler içinde olabildiğince yakalamaya çalışarak...Özellikle yabancı festivallerde ve o itiş-kakış içindeki basın toplantılarında, son derece kısıtlı ve birkaç dakikayı aşmayan süreler içinde, çok rahatsız pozisyonlarda yakalayıp resimleyebildiğimiz yabancı sinemacılar için, bu dediklerim doğru olduğu kadar kaçınılmazdır da..Elbette bizim sinemacılarımızı çekerken daha rahatım. Süreler öylesine kısıtlı değil, daha bol zaman, daha çok ayar olanağı var. Ama herzaman da değil... Örneğin bu albüme giren Şerif Gören, Erden Kıral, Mustafa Altıoklar, Gülşen Bubikoğlu, Halit Akçatepe vb. resimler öylesine olumsuz koşullarda çekildi ki...Bir daha da yakalayamadım onları.Neyse...Bugüne dek, çektiğim bu portrelerden oluşan birkaç sergi açtım, birkaç albüm-kitap da çıktı. Önce dijital-öncesi çektiğim sayısız resimden oluşan bir kalın albüm-kitap çıktı: Bir Eleştirmenin Objektifinden (43. Altın Portakal Festivali Yayınları/ TÜRSAK). İçerdiği yüzlerce resim harika değilse de, büyük arşiv ve belge değeri olduğuna inanırım. Sonra ilk kez dijital resimlerden oluşan Atilla Dorsay- Yüzler/ 2007-2008 albümü Bursa Belediyesi- İpek Yolu Festivali yayını olarak basıldı. Bursa ve sonra İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde sergileri açıldı. İlk kez sadece Yeşilçam portelerimden oluşan bir sergiyi Antalya'da açtım, kitabı çıkmadı. Antalya 2012'de sadece Türkan Şoray portrelerimden oluşan bir sergi açtım, albümü ise birkaç projeye rağmen şu ana dek çıkamadı. Ayrıca 2007'deki Hindistan resimlerimden oluşan bir sergiyi ise Beşiktaş belediyesi açmıştı: çok kaliteli bir baskı ve büyütme çabasıyla...O sergi de Kadıköy'den Malatya'ya birkaç yerde yinelendi.İşte şimdi, 2007'den beri objektifimin önüne gelen ulusal ünlülerden seçtiğim, daha önce yayınlanmamış birer portre ve üzerlerine yazdığım, ansiklopedik olmayan, daha çok birer kişisel bakış, birer deneme olmasına çalıştığım yazıcıklar. Ve de Yeşilçam'a geçmişten bugüne uzanan, görsellikle desteklenmiş bir bakış. Bunun tüm Yeşilçam tarihini kapsayacak biçimde tasarlanmış metodik bir çaba olmadığı ortada. Daha çok, resimlerini çekebildiğim sanatçılar albüme yön verdiler. Bu açıdan, niye şu veya bu sanatçı yok derseniz, yanıtı bu gerçekte gizli. Ama merak etmeyin, bende portreleri olan daha birçok sanatçı/emekçi var. En azından ikinci bir albüm-kitap oluşturacak kadar....Umarım ardından o da gelir. Benim resimlerini (yeni resimlerini) henüz çekemediğim sanatçıları ise ilk fırsatta ikna edip bu çabayı bütünlemek isterim elbette...Kitabın film yapımının çeşitli ve farklı alanlarını kapsamasını istedim. Bu açıdan, bende resmi olan örneğin tüm oyuncuları veya yönetmenleri değil, ancak birer bölümünü aldım. Ki diğer alanlara da yer kalsın...Örneğin senaryo yazarları, eleştirmenler, tarihçiler, akademisyenler...Ama yine örneğin yapımcılar, görüntü ustaları, besteciler, kurgucular giremedi. Yoksa çok bölük-pörçük olacaktı. Onları artık ikinci bir kitapta anacağım. Sıralamanın ise ilke olarak şöyle olduğunu anlayacaksınız: Yönetmenler/ Kadın oyuncular/ Erkek oyuncular/ Senaryo yazarları/ Akademisyen ve tarihçiler. Yine ilke olarak doğum tarihlerine göre. Ama illa da değil. O kadar kuralcı olamadım. Ve bir sanatçı bana bir başka sanatçıyı baskın biçimde hatırlatıyosa, hemen onu anıverdim. Arada küçük grupçuklar oluşturarak: kadın yönetmenler, dışarda çalışanlar, senaryocular gibi.Umarım kişisel yaklaşımlarım kimseyi gücendirmez. Ve siz sinema, özellikle de Yeşilçam tutkunlarını mutlu edecek bir toplam oluşur. Başta Horizon yayınları ve sahibi Necdet Arkın bey olmak üzere, tüm katkıda bulunanlara sonsuz teşekkürlerimle.Atilla Dorsay Nisan 2013(Tanıtım Bülteninden)Sayfa Sayısı: 216Baskı Yılı: 2015Dili: TürkçeYayınevi: Horizon International
Sayfa Sayısı : 216
İlk Baskı Yılı : 2015
Dil : Türkçe